Düşünecek olursak; Dünyaʼnın dörtte üçü su ile kaplıdır. Dörtte birinin de büyük bir kısmı, bitki yetişmeyen kayalık ve çöllerden oluşmaktadır. Geriye kalan çok az bir kısmı topraktır. Ancak Rabbimiz ne yüce bir kudret sahibidir ki bu toprağı dünya kurulduğundan beri sonsuz bir bereketle bütün canlıları doyuracak gıdaların kaynağı kılmaktadır…

İSLAM’DA RIZIK MESELESİ
Ehl-i sünnetin rızık konusunda anlayışı şudur:

1. Yegâne rızık veren Allah Teâlâ’dır. Kur’an-ı Kerim’de:

“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkının karşılanması Allah’a aittir” (Hûd, 6) buyrularak, tüm canlıların rızkını verenin Allah olduğu bildirilmiş, bir başka ayette de, O’nun, dilediğine bol rızık verip, dilediğinin rızkını ise daralttığı ifade edilmiştir. (Şûra, 12) Rezzâk, Allah’ın güzel isimlerindendir.

2. Rızkı yaratan ve veren Allah Teâlâ’dır. Kul, Allah’ın kâinatta geçerli tabii kanunlarını gözeterek, çalışır, çabalar, sebeplere sarılır ve rızkı kazanmak için tercihte bulunur. Allah da onun bu tercih ve çabasına göre rızkını yaratır. Rızkı kazanmak için gerekli girişimde bulunmak kuldan, rızkı yaratmak ise Allah’tandır.

3. Haram olan bir şey, onu kazanan kul için rızık sayılır. Fakat Allah rızkın haram yoldan kazanılmasına razı olmaz; ancak kul böyle bir yola başvurursa Allah netice ve vasıtaları yaratır, kulun isteğiyle onu bu haram yoldan rızıklandırır. Bir ayette

“Artık Allah’ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yiyin...” (Nahl, 114) buyrularak, helâl yenilmesi emredilmiş, haram yasaklanmıştır.

4. Herkes kendi rızkını yer. Bir kimse başkasının rızkını yiyemeyeceği gibi, başka biri de onun rızkını yiyemez.

Mutezile ise haramı rızıktan saymamıştır. Çünkü onlar rızkı “kişinin mülkiyeti altında bulundurup, meşru ve helâl yoldan yediği şey veya kendisinden yararlanılması yasaklanmamış olan şey” diye tarif ederler. Rızkın bu şekilde tanımlanması Ehl-i sünnete göre, hayvanların ve ömrü boyunca haram yiyen kimselerin Allah tarafından rızıklandırılmamış olmaları gibi bir yanlış sonucun kabul edilmesi demektir. Mutezile’nin bu konudaki görüşünün gerekçesi şudur: Rızık mutlaka Allah’a nispet edilir. Çünkü O’ndan başka rızık veren yoktur. Kul, haram yemekten ötürü kötülenmeye ve cezaya hak kazandığına göre haram olan şeylerin rızık sayılması hâlinde, Allah’a şer bir fiil nispet edilmiş olur. Hâlbuki Ehl-i Sünnete göre, şerri yaratmak kötü değil, onu kazanmak, onu elde edebilmek için çaba harcamak kötüdür. Kulun haram rızık yediği için cezayı hak etmesinin sebebi, haramı tercih ederek, cüzi iradesini harama yöneltmesi ve neticede haramı kazanmasıdır.