Yazının başlığı biraz garip gelebilir ancak Müftülük makamına saygımdan dolayı bazı şeyleri yazamıyorum, çünkü Allah'a, Peygambere, İslam'a ve Kur'an'a inancım o kadar sağlam ki.!!! İnancımın ve İlmimin zekatını versem bu şahıslara, deryaya ''Gark'' olurlar. '' Benim mendilimden bu şahıslara beş gömlek çıkar'' Din ile donu ayıramayacak kadar bilgisizler, yaşadıkları dinden uzaklar deyince kızıyorlar bana, ama haklı olduğumu Mahşer meydanında anlayacaklar. Ancak iş işten çoktan geçmiş olacak...
Necdet Arman
Ahmet Gülesin
Abdullah Harun Çorak
Abdullah Mesut Sarı
Nesibe Polat
Dünya geniş, dilinizde kemik yok istediğiniz yalanı söyleye bilirsiniz
İstediğinize iftira atabilirsiniz, istediğinize kara çala bilirsiniz
Mukaddes Din görevlisi kimliğinizi, istediğiniz zaman insanlara iftira atmakta kullana bilirsiniz
Mahalleden saf ve temiz insanları aldatıp aleyhimde imza attıra bilirsiniz, aldattığınız bir insanın yazdığı dilekçe elimizde.
Ancak bir gün gelecek ki işte o gün hiç bir şey size fayda vermeyecek (!!!) İşte o gün ben konuşacağım, işte o gün benim iki elim iki yakanızda olacak, işte o gün çocuklarımın iki eli iki yakanızda olacak. Ayet ve Hadis size kar etmiyor yazacaktım ama vaz geçtim. Yinede hatırlatayım Abese Suresi 33 - ila 43 Ayetleri size hatırlatırım.
Necdet Arman ve ekibi yani bahsettiğim şu beş kişi aslında TÜRK ceza Kanununun 220. maddesi gereği örgüt kurmak yönetmek suçundan mütaala edilmelidir. Ancak benim artık Din adamına falan güvenim kalmadı, inanın Müftülük Din görevliliği makamlarına saygım var ama size hiçmi hiç saygım yok işte yok. Vatikanın papasına insan olarak saygım var, ama size zerre kadar saygı duymuyorum, hatta sizinle aynı ilçede yaşamaktan bile ''TENEFFÜR'' ediyorum.
Eğer İslam dini size kaldı ise zaten Kıyamet çoktan kopmuştur, unutmayın Cumhurbaşkanı ile resim çektirip bu resmi bana karşı kullanmanız size bir üstünlük kazandırmaz, elbet bu devran bir gün döner, bu dosyalar yeniden açılır, işte o zaman '' HAKİKATLA'' yüzleşirsiniz.
Necdet Arman ve Ekibi;
Üç yıldır Ekmeğimizle oynuyorsunuz
Üç yıldır Namusumuzla oynuyorsunuz
Üç yıldır Onurumuzla oynuyorsunuz
Üç yıldır Şerfimizle oynuyorsunuz
Üç yıldır söylemediğiniz yalan kalmadı
Üç yıldır atmadığınız İftira kalmadı
Üç yıldır çıkarmadığınız Nifak kalmadı
Üç yıldır yanıltmadığınız insan kalmadı
Üç yıldır bir çay ocağı için yapmadığınız kalmadı
Ne diyeyim size bilmiyorum, Ayet okudum anlamadınız
Hadis okudum anlamadınız
İslam tarihinden örnekler verdim anlamadınız
Yazdım anlamadınız
En sonunda sizi Alemlerin Rabbi olan Allah'a havale ediyorum ve diliyorum
Ya Rabbim Esma-ül Hüsnanın hürmetine
Ya Rabbim tüm Peygamberlerin hürmetine
Yarabbim Evliyaların hürmetine
Ya Rabbim Enbiyaların hürmetine
Ya Rabbim Kur'an' ı Kerimin hürmetine
Ya Rabbim Sabilerin hürmetine
Ya Rabbim Şehitlerin hürmetine
Ya Rabbim sevdiğin kulların hürmetine
Namusumla, şerefimle, rızkımızla oynayan
Bu şahısları sana havale ediyorum,
Bunlara son nefeslerinde İmanlı gitmeyi nasip etme Yarabbim,
Bu şahısların son nefeslerine kadar yılan gibi yerden süründür Yarabbim
Bu şahısları sana havale ediyorum; belalarını başlarından eksik etme Allah'ım
Bu şahısları sana havale ediyorum; bunlara dert verip derman verme Allah'ım
Bu şahısları sana havale ediyorum; bunlara yaşadıkları müddetçe huzur verme Allah'ım
Bu şahısları sana havale ediyorum; bunları Kahhar ismi şerifinle Kahr-ı perişan eyle Allah'ım
Bu şahısları sana havale ediyorum; bunların çocuklarını kendilerine musallat eyle Allah'ım
Bu şahısları sana havale ediyorum; bunları iki cicanda zelil eyle Allah'ım
Size bakınca aklıma eskilerde Eminönü Yeni Caminin önünde ki İbrikçibaşı geliyor aklıma yani Tarih tekerrür ediyor.
Bazı insanlar bu gün zamanın ibrikçibaşılığına soyunmuşlar.
Biliyorsunuz değil mi ibrikçibaşlarını?
“İbrikçibaşı Hikayesi” :
Osmanlı zamanında paşalardan birisi bir akrabasını Selatin Camilerinden birinin vakfına göndererek işe almalarını “rica” etmiş. Eh, paşa rica eder de geri çevrilir mi ama işin kötüsü hiç “münhal” vazife de yok. “Ne yapsak da bu elemana bir iş uydursak” diye düşünürlerken vakıf idarecilerinden birisinin aklına gelmiş ve “iyisi mi bunu camide ibrikleri doldurmakla görevli ibrikçilerin başı yapalım” demişler.
Bizim ibrikçibaşı işbaşı yaptığı günden itibaren başlamış caminin tuvaletlerinin kapısında ibrikçilerin doldurduğu ibriklerin başına bir sandalye atıp beklemeye.
Adamın biri İstanbul'da dolaşırken Eminönü'ne yolu düşer büyük abdesti gelir.
Fena halde sıkışmıştır. Oraya-buraya bakınıp. Tuvalet arar, bulamaz. Sonra aklına gelir. Burası bir müslüman Şehridir. Ve her caminin müştemilatında mutlaka bir umumi tuvalet olması gerekir. Gözlerini havaya çevirir ve bir minare görür. O yana doğru hızlıca koşar ve tuvaleti bulur. Boş bir kaç kabin; kapılarında renk renk birer su ibriği ve bir sandalyenin üstüne adeta tünemiş bir ibrikçibaşı görür.
İbriklerden birini kaptığı gibi kabinlerden birine dalar. İbrikçibaşı arkasından var gücüyle bağırır.”
“- Bırak o sarı ibriği, başka ibriği al.....”
“ Adamın tartışacak hali yoktur. Bırakır aldığı sarı ibriği Mavi ibriği alır, İbrikçibaşı yine bağırır '' Bırak o mavi ibriği de kırmızı ibriği al..! Ve adam kırmızı ibriği aldığı gibi tuvalete girer ve ihtiyacını giderir.
Ooohhhh... rahatlamıştır. tuvalet ihtiyacını giderir Taharetlenir, dışarı çıkar, elllerini yıkar, parasını da verdikten sonra ibrikçibaşına sorar... ”
“- Yahu arkadaş içeride merak ettim, düşündüm. Bu ibriği değil de ötekini alsaydım ne olurdu?”
“İbrikçibaşı mağrur bir ifadeyle sandalyesine iyice gömülür ve soruyu yanıtlar...
“- BIRAK!... BİZİM DE BU KADAR FORSUMUZ OLSUN....” Der.
Adam; ''Ehh..' Ne yapayım İbrikçibaşı ve İbrikçiler sizinde bu kadar bir yetkiniz olsun'' der
Adam memleketine döner ve bu hikayeyi köy odalarında paylaşır, zaman zaman dinleyenleri eğlendirse de büyük dersler verir ve bir gün derki ''ibrikçibaşını sormayın çünkü kına geldi artık nefret ediyorum.'' der.
Kıssadan hisse…Cahil (ehil olmayan) bir insana ya ihtiyaçtan ötürü, ya da ekmek yesin diye bir görev verirsiniz, o mutlaka bunun bir havasını gösterir…
O da bilir ki nihayetinde ibrikçibaşıda olsa bir gün bu görevi sona erecektir…
Biz ne ibrikçiler biliriz şimdi esamesi bile okunmuyor. O yüzden koltuklara aşık olmak veya yapışmak da bir çare değildir…
Necdet Arman yine beyaz bir kağıdı israf ederek çay ocağını, 10 gün içerisinde boşaltıp anahtarlrını Müftülüğe teslim etmemi ''Emir buyurmuşlar''
Necdet Arman baştan hatırlattım size, emri vakileri hiç sevmem
Bizden sizin emirlerinizi yerine getirmemizi istediniz HAYIR dedik
Bizden İmamın lojman kirasını vermemizi istediniz HAYIR dedik
Bizden her ay Müftülüğe beş kilo kuru çay (Ücretsiz/rüşvet) vermemizi istediniz HAYIR dedik
Bizden size biat etmemizi istediniz HAYIR dedik
Unutmayın Necdet Arman ve Ekibi
Biz Allah'tan başkasına KULLUK yapmayız
Biz Allah'tan başkasına Secde etmeyiz
Biz Allah'tan başkasına yalvarmayız
Necdet Arman; bize gönderdiğiniz Haksız Hukuksuz ve karışık yazınızın cevabını, Başakşehir İlçe Kaymakamlığı aracılığı ile gönderiyorum.
Sizden ricam bir daha bize yazı göndermeyin, Aile fertlerimizin ismlerini ağzınıza alıp kirletmeyin, işletmemiz ve şahsıma kara çalmayı bırakın, elinizden ne geliyorsa ardına koymayın tamam mı Necdetciğim. Öldürürmüsünüz, öldürtürmüsünüz, zehirli gazmı atarsınız, tuvalete bakıcı diye getirdiğiniz el nusracıya mı suikast yaptırırsınız, Camide yatırıp kaldırdığınız uyuşturucu mübtelalarına mı suikast işletirsiniz, Diyanet Gençlik merkezi adı altında topladığınız üç beş gençlerle mi karşı karşıya getirirsiniz (?!?) siz bilirsiniz istediğinizi yapın Allah benimle, şeytan sizinle...
Son defa tekrar yazıyorum Necdet Arman; çay ocağını 31.12.2028 tarihinde sorunsuz bir şekilde ''TAHLİYE'' boşaltarak anahtarını Değerli Cami dernek yöneticilerimize teslim edeceğimizi bildiririz. Kira kontratının bitiminden önce asla ve kat'a, yargı kararı olmadan boşaltmayacağımız gibi, her türlü fiziki şartlarda işletmemizi, Ailemizin her bir ferdinin, son nefesine ve kanının son damlasına kadar savunacağımızı bildiririz... SON..!
Osmanlı döneminde ki İbrikçi resmi