Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul’da Telif Hakları Derneği’nin 3. Olağan Kongresi yapıldı. Kurucu üye olduğum için her kongrede hazır bulundum. Katılım orta seviyedeydi. Başkan Cafer Vayni  her zamanki  gibi heyecan doluydu, umut doluydu. Akademisyen üyeler az eksikle katılmış ve bir locada toplanmışlardı. Bir arada yüksek düzeyde sohbet ediyorlardı. Her birine merhaba dedim. Profesör Mustafa Tekin beyle tokalaşırken bana tanıtıldı ben her zamanki gibi gereksiz bir laf ettim. ‘Akademisyenlerle pek aram yok’ dedim. Prof. Niyazi  Eruslu da, Prof Cemal Zehir de toplantıdaydı. Başka birkaç akademisyen daha hazır bulundular. Doç. Dr. Nermin Özer Özcan da  bir çok önergeye  imza atmıştı Selim Çoraklı ile birlikte. Hepsinin emeğin, katkılarına saygı duymak gerek. Divan Başkanı Recep İncecik ise İttifak gazetesinin sahibi, eski yayıncı turistik restoran sahibi ve benim adaşım.
Gündemin maddeleri tek tek ele alınıp oylandı ve hemen her önerge oy birliği ile alındı. Bir arkadaşımızın ‘Telif Hakları Derneği üyelerinin yazılarının telifini toplasa hatırı sayılır bir gelir olur derneğe’ dedi. Başkan bunun mümkün olmadığını, zor olduğunu, getirisi olamayacağını  zülfi-yare dokunmamak üzere anlattı. Söz aldım ve daha kuruluş kongresinde yaptığım konuşmayı hatırlattım. ‘Şu andan itibaren Telif Hakları Derneği üyeleri olarak telif almadan yazı yazmaktan vaz geçelim ‘ demiştim.
Kimsenin bu alanda olumlu bir tavır içine girmediğini, yazarlığın bir meslek olmadığını, yazanların bedava yazdığını, bu kadar çok bedava yazan varken hiçbir yayıncının da telif ödemeye yanaşmayacağına dikkat çektim.  
Ben kimi zaman telifle yazdım. En son Ortadoğu Gazetesi’nde telifle yazıyordum. Hem gazete kapandı hem de ben lüzumsuz bilgilerimi ifade etmiştim. Oradaki yazılarıma da ihtiyaç kalmadı. Bülbülün çektiği dili belası. Her zaman yanlış yerlerde yanlış konuşmalar yapmamdan bizarım ama, yaşadığım her an,  yanlış konuşmalarımdan vaz geçemiyorum.
Akademisyenlerden ari bir masada oturuyordum. Şair Bayram Çinkil, Şair Yusuf Dursun, şair ve yazar Musa   Dedi  ve şair, fotoğrafçı İsmail Bağdat vardı. Bağdat şiirlerini ezbere okuyordu.
Bir ara kendisine sanal medya üzerinden de ve da’ları ayrı yazma konusunda yaptığım uyarı üzerine bana yazdığı karşı koyuş şiirini tekrar okudu. İnsanlara bir uyarı yapıldığında insanlar o uyarıdan yararlanmak yerine karşı tavır geliştiriyorsa  ‘itme sarhoşu, düşünceye kadar yürüsün’ demişler. Sonra da rüyalarına inandığını, iktidarın devamı konusunda rüyalar gördüğünü anlattı.. Rüyasına inanan ve rüya ile amel eden adamın dünyasında ilim olmaz elbette. Allah selamet versin. 
Aruz ustası şair Yusuf Dursun da Erdoğan zamanında kazanımlardan söz etti. 1970’lerde yaşananları, yaşadıklarını örneklendirdi. Haala intikam alınmamış demek ki.
Telif Hakları Derneği’nin önümüzdeki  ufku pek fazla çizilmedi. Ama Başkan gayretli, muhakkak yeni faaliyetler hız kazanacak. Matematikçi  Prof Ahmet  Kuralay,  Çınaraltı sohbetlerinin benzerinin yapılmasını teklif etti. İçim cız etti. Çünki bu toplantılarda hangi telden çalınacağından son derece şüpheliyim.