On yaşında annesi yahut babası tarafından Peygamberimiz’e hizmet etmesi için verilen Enes -radıyallâhu anh- O’na muhabbetin bir başka muhteşem nümûnesidir.

Hazret-i Enes; Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e öyle bir muhabbetle bağlanmıştı ki, her rüyasında Habîbullah Efendimiz’i görüyordu.

Kendisi şöyle anlatır:

“–Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kokusundan daha güzel ne bir amber ne bir misk ne de herhangi bir hoş koku kokladım. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek teninden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokundum.”

Kendisini dinlemekte olan talebesi Sâbit;

“–Ey üstâdım, sen sanki her dâim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bakıyormuş ve mübârek sedâsını işitiyormuş gibi yaşıyorsun, değil mi?” diye sordu.

Hazret-i Enes -radıyallâhu anh- şu cevabı verdi:

“–Evet, öyle! Vallâhi kıyâmet günü de O’na kavuşmayı umuyorum. Yanına varınca;

«–Yâ Rasûlâllah! Küçük hizmetçin geldi!» diyeceğim.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e Medine’de on sene hizmet ettim. Ben o zamanlar küçük bir çocuktum. Her yaptığım iş Efendimin arzu buyurduğu gibi değildi. Buna rağmen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bana, yaptığım hiçbir iş için; «Üf!» demedi; «Bunu niçin yaptın, şunu niçin yapmadın?!.» demedi.” (Ahmed, III, 222. Ayrıca bkz. Buhârî, Savm, 53, Menâkıb, 23; Müslim, Fedâil, 82)

Bizler de âdetâ Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in huzûrunda imiş gibi, O’na bakıyormuş gibi yaşamalıyız.

Fiillerimizi, sözlerimizi ve işlerimizi;

“–Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buna muttalî olsaydı sevinir miydi, yoksa üzülür müydü?” diye muhasebe etmeliyiz.

Seven sevdiğinin her şeyini sever. Onu tedâî ettiren şeylere dahî muhabbet duyar. Sevdiğinden bir hâtıranın, teberrüke vesile olacak eşyanın mânâsını ancak muhabbet ehli anlar.

Bu hakikat etrafında; sahâbe-i kiram, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in hâtıralarına da büyük hürmet ve muhabbet beslerlerdi.

Abdullah İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ-; Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, altında oturduğu ağaçları sular, hayatta kalmalarını sağlar, O’nun geçtiği yollardan geçer, O’nun oturduğu yerde oturmaya çalışırdı.

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bir saç teli, O’nun mübârek dudaklarının değdiği bir kâse, onlar için muhteşem bir hâtıra idi.